Tarım, yol tabelasının gösterdiği yönde ilerlemiyor. Tabelanın göstermediği yoldan gidiyor. 1980’den beri böyle. Bu yüzden sızlanmalar, ahlar, vahlar çok. Tüketicinin “vah”ı, üreticinin “ah”ı arşı aladan duyuluyor. Yönetenlerin yanlış yoldan dönmeye niyetleri yok! Hem de hiç…
Ok Eğri
“Bundan 32 yıl önce 1988 yılında Türkiye’nin nüfusu 53 milyonken buğday üretimi 20,5 milyon tondu. Günümüzde nüfus, 1988’e göre yüzde 58 artarak 84 milyona ulaştı; ancak buğday üretimi yerinde sayıyor” diyor üstat Necdet Oral. Öyledir üstat; ok eğri, eğri ok hedefi vurmaz!
Un ufak
Ayrıca hangi ürün üretiminde sorun yok ki. Hangi ürünü üreten çiftçinin yüzü gülüyor. Hiçbirinin. Çünkü tarım serbest piyasa dişlilerinin arasında eziliyor. Devlet; yanında, yöresinde değil. Tarımın karşısına geçip seyretmiyor bile. Sırtını dönmüş, küçük aile çiftçilerinin un ufak oluşunu görmüyor, feryatlarına da kulaklarını tıkamış, aldırmıyor!
Piyasa çarkı
Ne AKP hükümetleri ne de öncekiler tarım ve gıdayı serbest piyasa çarkları arasında çıkarmadı. Tersine kendi elleriyle teslim ettiler. Şimdi isteseler de alamazlar. Alabilmeleri için Dünya Ticaret Örgütü’ndeki- DTÖ tarım ve gıda ile ilgili anlaşmaların altındaki imzayı çekmeleri gerekiyor. Bunu yapabilecek güç ve o iradeyi gösterecek hükümet var mı? Yok! Bunu talep edecek, “Biz iktidar olursak, DTÖ’daki tarım ve gıda ile ilgili anlaşmalardaki imzamızı çekeceğiz, tarımımızı küresel şirketler çıkarına değil, kendi gerçekliğimize uygun dizayn edeceğiz” diye dillendiren muhalefet var mı? O da yok! Yapmıyor, söylemiyor(lar).
Hiç
Hükümet sırtını döndüğü, muhalefet doğruyu dillendirmediği sürece; elbette bitkisel yağ fiyatları artacak, buğday üretimi yerinde sayacak, fındığı dünya devi bir şirket çekip çevirecek. Şimdi bunun üzerine kalkıp yağ üretimimiz şu kadar, açığımız bu kadar, her ürün için bir sürü rakamlar sıralasam; açığımız bu, fazlamız şu, fazlamızı falanca şirket evirip çeviriyor desem ne yararı olacak. Hiç!
Sorun DTÖ
Ayrıca DTÖ tek başına tarım ve tarımcıların sorunu da değil. DTÖ’nun anlaşmalarından sadece AoA Tarım Anlaşması tarım ile ilgili. Ya diğerleri? Örneğin, GATS Hizmetler Anlaşması yürürlükte olduğu sürece taşeron işçilik, esnek üretim, şirketlerin ekolojik yıkımı önlenemez. TRİP’s Fikri Mülkiyetler Anlaşması olduğu sürece tohum süreci doğru işlemez. NAMA Sanayi Anlaşması devam ettiği sürece sanayi yatırımı ve ona bağlı istihdam yaratılamaz. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması-GATT varsa gümrük sıfırlamaları olur, engel konulamaz. Demem o ki; DTÖ normları ele alınmadan, yani eğrisi, -varsa- doğrusu değerlendirilmeden toplum ve ekoloji düzlüğe çıkamaz, toplumsal muhalefet olmaz, olursa da sahici ve yeterli olmaz. Kısacası; iyiye doğru değişim, dönüşüm gerçekleşmez.