Dünyanın en zengin dördüncü kişisi o. Adı, Bill Gates. Microsoft’un kurucusu olarak bilinir. Bu sıralar Amerikan medyası ondan bahsediyor. Diyorlar ki: “Gates, Florida ve Washington gibi yerlerde tarım arazisi satın aldı.” Haberler bununla da sınırlı değil, Gates’in Amerika’da 18 eyaleti kapsayan devasa bir tarım arazisi portföyü oluşturduğunu yazıyorlar. ABD’nin birçok eyaletinden yaklaşık 242 bin dönüm tarım arazisi satın alan Gates, bu girişimiyle ABD’nin en büyük özel tarım arazi sahibi olmuş. Yani o, Amerikan toprak ağalarının en büyüğü şimdi. Evet, görüldüğü üzere dünyanın dördüncü büyük zengini Bill, Amerika’yı parselliyor.
Bizim elimizde, akıllı telefonlarımız, bilgisayarlarımız; oyun oynuyor, chatleşiyor, eğleniyoruz.
Dün Kenya’da
Kenya’nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyata, Batılı ülkelerin Afrika’da yedikleri herzeleri şu sözlerle kafalara vidaladı geçmişte: “Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim İncil’imiz, onların toprakları vardı.”
Türkiye’de bugün
1980’lerde bir elimize neoliberal politikaların bildirgesini, diğer elimize dijital dünyayı tutuşturdular. Düşünme yetimizi kaybettik. Bırakalım geleceğimizi öngörmeyi, bugünümüzü göremez olduk.
Gözümüzü hafif araladığımızda ne görelim? Elindeki neoliberal bildirgeye uygun tarım politikaları devrede. Bu politikalarla çiftçinin alın teri ürünlerini şirketler keyfine göre, kazanacağı şekilde belirliyor. Çiftçinin aldığı/alacağı girdilerin fiyatını ise sağlayıcı şirketler sürekli yükseltiyor. Çiftçi ekiyor biçiyor, ama zarar ediyor.
Neoliberal bildirgeye göre uygulanan tarım politikaları sayesinde şirketler para istifliyor, çiftçiler mesleğini kaybediyor. Devlet “babayı” ara ki bulasın, sırra kadem basmış. Çaresizlik diz boyu. Köylüler “baba” bildikleri devlete başvuruyor. Devlet çiftçilerin hakkı olan destekleri tam vermiyor, ama açıyor neoliberal bildirgeyi, çeviriyor sayfaları, ne yapacağını -daha doğrusu ne yapmayacağını- buluyor bildirgede. Ve çiftçilere, “Çareniz bankalardan (kamu-özel) alacağınız kredilerdedir.” diyor. Yani ok işaretiyle bankaları gösteriyor, oraya yönlendiriyor. Bankalar hazırlıklı. Emlak ofislerini kurmuş, alıcı kuş olmuş bekliyorlar. Başvuru yapan çiftçilere kredileri boca ediyorlar. Aldıkları kredilerle üretime girişiyor çiftçiler, ekiyorlar toprağa umutlarını. Hasat zamanı geliyor alıcı şirketler düşük belirliyor ürünlerinin fiyatını, para etmiyor mahsulleri, keder biçiyorlar! Banka bu, aman dinlemiyor, tarlalarına icra marifetiyle el koyuyor, bünyelerindeki emlak ofisleri aracılığıyla satışa çıkarıyor topraklarını çiftçilerin. Şirketler, yok pahasına el koyuyor topraklarına köylülerin. Masal gibi okudunuz değil mi? Uzun kış gecelerini geçirmek için anlatılan masal değil, yazdıklarım; Türkiye kırsalının gerçeği. Yani çiftçilere ait toprakların şirketlere aktarılmasının “organize politik” işleri…
Gates-Kissinger
Gelelim biz yine Gates’e.
Gıdanın getirisi dijital sektörün kazancının öne geçmesi mi, Gates’in toprağa yatırımı? Yoksa, 1974’te Henry Kissinger’ın söylediği: “Petrolü kontrol ederseniz ülkeleri; gıdayı kontrol ederseniz, insanları yönetirsiniz…” öngörüsü mü bil(e)mem. Yazılımcı Gates, yatırımda niye direksiyonu toprak gaspına kırdı acaba? Üzerinde bir durup, bin düşünsek mi, yoksa insanlar altın, tank, top, tüfek yiyemeyeceği için mi toprak gaspı yapıyor Gates. Böyle ise biz topraklarımızı niye kullanılmaz kılıyoruz bilen var mı? Madem “topraksız tarım!” geleceğin kurtarıcısıydı Bill bu arazileri ne demeye alıyor, haberi olan var mı?
Amerika basını yazılımcı Bill Gates’i şeffaf bir biçimde yazıyor. Türkiye’de icralarla el değiştiren toprakları alanlar kimler? Kim ne kadar bu yolla toprak aldı-ele geçirdi bilen bilmeyene anlatsa ya! Yoksa hükümet mi kamuoyuna açıklasa acaba?