Günümüz kapitalist uygarlık sisteminde bireylerin kendi kendilerine yeter hale gelmekten çıkarılması amaçlanmamaktadır. Birey kendi kendine yetmeyeceği inanınca itaat etmeye de başlar. ‘Kula kulluk’ diye tabir edilen söylem bunun içindir. Hiçleşen, özgüveni yok olan, tarihsel değerlerini unutan, düşkün durumuna düşen bağımlı birey yaratılmaya çalışılıyor. İktidar tarafından nesneleştirilen birey kendisi için düşünemez, kendisi için yaşayamaz, düşünme yetisini kaybeden cansız bir varlık durumundadır. Öznenin oyuncağı haline gelmiş, üzerinde her türlü tasarrufta bulunulan, bağımlı olan birey, sorgulamayan, adeta neye bağımlı hale getirilmiş olduğunu unutan bir pozisyona getirilmeye çalışılmaktadır. Kendini devamlı güç olarak örgütleyen ve konumlandıran iktidar, topluma karşı sürekli zulüm halindedir. Bu tarihsel gerçeklik bilinmezse hakikat nasıl inşa edilecek? Hakikat inşa edilirken binlerce yıllık toplumsal tarihin yok sayılması, insanın kendi hakikatinden uzaklaştırılmasıdır; bu da Rıza Toplumu’nu “Gösteri Toplumu” haline getirmektir.
Her hakikat arayışçısı için toplumsal emeğin gasp edilmesi bir haksızlık olarak kabul edilir. Bu çerçevede hakikat arayışı aynı zamanda toplumsalı koruma, emeğin gaspının önüne geçme arayışıdır.
Hakikat arayışının en yoğun olduğu dönemler toplumsal sorunların en yoğun olduğu, kaos halinde yaşandığı dönemlerdir. Bu süreçler Alevi toplumsal hafızasında “şer içinde hayır vardır seçebilirsen gel beri’’ söylemi ile dile getirilmiştir. Eğer yaşanan zaman ve mekanda baskı, katliam, gözyaşı, istismar, taciz, tecavüz, ekolojik yıkım gibi sorunlar derinliğine yaşanıyorsa, yaşam ölümden beterse, her gün taksitle ölüm gerçekleşiyorsa, toplumun varlığı, birliği, kimliği, doğası, tüm maddi manevi değerleri çarmıha geriliyorsa, özgür bir yaşamın varoluş koşulları da mevcuttur.
İnsanlık bir bütünen hegemonya kıskacına alınmak istendiği zamanları yaşıyor. Rıza Toplumu’na ait bütün değerler modern gözetleme kulelerinde bir kuşatma altındadır! Rıza Toplumu’nun esasları insanlık için dertlere derman, hastalara şifa olmaya adaydır. Özellikle Alevi toplumsal hafızasında önemli yeri olan “Rıza Toplumu perspektifi” Alevi pirleri tarafından modernizmin etkilerinden uzak bir şekilde, güncellenmelidir.
Aleviler kendi tarihsel güçlerinin farkında olmadıklarından dolayı, sürekli “başka yerlere kulak kabartıp” beklentili bir ruh halinden kendilerini kurtarmalılar. Baba Tahir’i Üryan, Ebu’l Vefa’i Kurdi, Hallac’ı Mansur, Nesimi, Baba İshak, Hacı Bektaş’ı Veli, Pir Sultan Abdal, Kalender Çelebi, Seyit Rıza gibi tarihsel değerlerine ait hafızayı güncelleyerek rıza toplumunu inşa edebilirler. Kendi tarihsel hakikatine dayanmadan sürekli ‘konjonktürel’ gelişmelerin peşine düşerek başka yerlerden umut beklemek, kendi hakikatinden uzaklaşmaktır.
Alevilerin asıl ana sorunu nedir? Ana sorun çözülmedikçe diğer tali sorunlar çözülebilir mi? Mevcut sorunlarının çözümü konusunda ittifak halinde olabilecekleri can yoldaşları kimlerdir? Kendi hakikatleri nerede kaybolmak üzeredir? Günümüz gerçekliğinde ‘Hak’ ile ‘Nahak’ın manası nasıl güncellenmelidir? Aleviler temel haklarını, inançlarını anayasada kabul ettirmek için hangi yöntemlere başvurulmalıdır? Kendi inanç mekanlarında, demokratik bir zeminde öz güçlerini açığa çıkarabiliyorlar mı?
Aleviler yaşanan krizin nedenleri üzerinde doğru durmazlarsa, sorunun çözümünü farklı mekanlarda ararlarsa, daha fazla sorunlarla karşı karşıya kalabilirler. Gelinen aşama itibari ile kendi varlıklarını belli düzeyde görünür kılmış olsalar da, ancak kendi hakikatlerine uygun somut anlamda çözüme kavuşturmadılar. Dernek hattında belli kültürel anlamda Alevilerin potansiyel olarak varlıklarını ‘biz de varız’ demiş olsalar da “birlik hattında” ve “direnen inanç gerçekliği hattında” istenen düzeyde irade olmadılar. Bütün enerjilerini “birlik hattında mücadele”den yana vereceklerine son 30-40 yılını ‘İslam içi İslam dışı’, ‘Alisiz Alevilik’ üzerinden harcayarak, cemevlerinin elektrik, su parasına harcayarak Nahak akla hizmet etmiş oldular. Bu gerçeklikten hareketle “az kazanan ama çok kaybedenler’’cephesinde yer aldıklarını söylersek sanırım süreçle ilgili hakikati dile getirmiş oluruz.